Akalazya
Akalazya
Tarihce
1674 yilinda Sir Thomas Willis bir vakada dilate ozofagus tesbit etmis
ve balina kemigi ile dilate ederek basari ile tedavi etmistir ( ). Yirminci
yuzyilin baslarinda von Mikulicz ( ) "Zur Pathologie and Therapie der Cardiospasmus"
isimli bir makalede en azindan 100 vakalik kardiyospazm serisi bildirilmistir.
Hastaligi tanimlamak icin onceleri kullanilan "basit ektazi" terimine ragmen
endoskopik incelemelerde striktur saptanamamasi nedeniyle von Mikulicz
kardiyospazmin etiyolojik faktor oldugunu savunmustur. Daha sonralari AOS’nin
normal olarak relakse olamamasini ifade eden "Akalazya" terimi daha populer
olmustur. Akalazyanin etiyolojisini aydinlatmak amaci ile ileri surulen
ilk hipotezler gunumuz bilgileriyle oldukca celiskilidir.
Tanimlama
Akalazya ozofagusun motor fonksiyonlarinda bozukluktan kaynaklanan bir
hastaliktir. Ozofagus motor fonksiyon bozukluklari iki grupta toplanir:
Ilki akalazya, nutcracker ozofagus ve diffuz ozofagiyal spazm gibi primer
motor bozukluklar ve ikincisi diabetes mellitus, skleroderma, amilodozis
ve cizgili kasi tutan noromuskuler hastaliklar gibi sistemik hastaliklara
eslik eden sekonder motor bozukluklardir. Akalazya bazal alt ozofagiyal
sfinkter basincinda artma, yutma sirasinda inkomplet AOS relaksasyonu ve
govdede aperistaltizmle karakterize bir motor bozukluktur. Akalazya genellikle
primer formda gorulmesine ragmen bazen kanserler (pseudoakalazya), infiltratif
hastaliklar, diabetes mellitus, kronik intestinal pseudoobstruksiyon, vagotomi
veya Chagas hastaligina sekonder olarak ortaya cikabilir. Idiyopatik akalazyada
govdede dusuk amplitudlu nonperistaltik kontraksiyonlar vardir. Govdede
yuksek amplitudlu, nonperistaltik kontraksiyonlarin oldugu viguroz akalazyada
hastalar genellikle genctir ( ) ve siklikla gogus agrisi ( ) nedeniyle
basvururlar.
Patolojik Bulgular
Akalazyada baslangicta ozofagusta minimal dilatasyon saptanabilirken uzun
suren hastalikta 16 cm’lik boyutlara ulasabildigi bildirilmistir ( ). Histolojik
olarak bazal tabaka hiperplazisiyle birlikte epitelyal kalinlasma, papiller
elongasyon, stratifiye tabakanin genislemesi ve patolojik kornifikasyon
bildirilmistir. Uzun suren akalazyada submukoza veya muskularis tabakasina
uzanan kucuk ulserler olabilir ( ). Elektron mikroskopik incelemelerde
ozofagusun kas tabakasinda miyoflamanlarin yuzey mambranlarinda ayrilma,
hucresel atrofi ve dilate olmayan ozofagus kesimlerinin birlesme yerlerinde
hipertrofi saptanmistir ( , ). Diger nonpesifik ulrastrukturel bulgular
filament duzensizligi, miyosit liflerinde beneklenme, kalin ve uzun dens
sitoplazmik cisimler, uzun dens plaklardir (30).
Noropatolojik Bulgular
Akalazyada noropatik lezyon 6 ana grupta toplanabilir: 1. Miyenterik pleksusta
ganglion hucreleri kaybi ( , , , , , ) 2. Vagusta dejeneratif degisiklikler
( ) 3. Vagus dorsal motor nukleusunda kantitatif ve kalitatif degisiklikler
( ) 4. Ince intramuskuler sinir liflerinde belirgin azalma (30) 5. Ince
sinir liflerinde vezikullerde azalma (30) 6. Vagus dorsal motor nukleusunda
ve miyenterik pleksusta seyrek intrasitoplazmik inkluzyonlar (Lewy cisimleri)
( ) Histopatolojik olarak akalazyada miyenterik pleksus ganglion hucrelerinin
tama yakin kaybini ortaya koyan calismalar vardir (20, ). Lendrum (23)
1937’de yaptigi calismasinda idiyopatik ozofagiyal dilatasyon tanisi almis
13 vakanin otopsisinde incelenen 233 segmentte miyenterik pleksusta ortalama
0.31 ganglion hucresi bulunurken kontrol grubunda ortalama 6 ganglion hucresi
saptamistir. Casella ve ark.’i (20) tarafindan yapilan 9 akalazya spesmeninin
kontrol spesmenleriyle karsilastirildigi calismada, kontrol spesmenlerine
gore akalazya spesmenlerinde miyenterik pleksusta anlamli derecede daha
az ganglion hucresi saptamislardir. Ayni calismada hastaligi 10 yildan
uzun surenlerde, 10 yildan kisa surenlere gore miyenterik ganglion hucrelerinin
daha az oldugu gosterilmistir. Vagusta anatomik ve fizyolojik anormallikler
oldugunu gosteren calismalar mevcuttur (21, , , ). Casella ve ark. (25)
vagusun elektron mikroskopisinde wallerian dejenerasyonu tesbit etmislerdir.
Wallerian dejenerasyonunda karakteristik olarak, miyelin kilifinda dejenerasyon,
aksoplazmada disintegrasyon ve schwann hucrelerinde degisikliklerin gorulur.
Isik mikroskopisinde vagal dejenerasyon saptanamamistir (23, ). Norolojik
yolla ortaya cikan diger reflekslerden transient AOS relaksasyonu da akalazyalilarda
normalden farklidir. Holloway ve ark. (40) akalazyalilarda gastrik distansiyonla
olusan AOS relaksasyonunun, cok daha az oldugunu gostermisler ve bunun
ayni inhibitor mekanizmadaki bozukluktan ileri geldigini one surmuslerdir
( ). Becker ve Castell’in yaptigi ozofagusa hava verilmesi deneyi sirasinda
( ) akalazyali hastalarda gegirme refleksinde anormallik tesbit edilmistir.
Dorsal motor nukleusun incelendigi bir calismada Casella ve ark. (20) kontrollerde
her kesitte 30-60 motor nukleus bulunmasina karsin akalazyali hastalarda
10’dan daha az motor nukleus saptamislardir. Kimura da ( ) 2 akalazyali
hastada dejeneratif vagal nukleer degisiklikler bildirmistir. Friesen ve
ark. (29) tarafindan yapilan yeni bir ultrastrukturel calismada ince intramuskuler
sinir liflerinde granullerinin azalmasiyla birlikte sayica da azalma tesbit
edilmistir. Bu bulgu bazi calismalarda akalazyali hastalarin ozofagiyal
spesmenlerinde kontrollere gore VIP immunoreaktivitesi gosteren noron liflerinde
( ) ve nitrik oksit sentaz aktivitesinde ( ) azalma Saptanmasi ile uyumludur.
VIP ve nitrik oksit sentaz iceren noronlarin azalmasiyla AOS istirahat
basinci artmakta ve yutma sirasinda relaksasyon olamamaktadir. Postganglionik
inhibitor sinir liflerinde ciddi harabiyete ragmen, postganglionik kolinerjik
innervasyon her zaman intakttir (8, , ). Akalazyada beyinden cok daha perifere
kadar motor noronlarda patolojik bulgular tanimlanmakla beraber zedelenmenin
baslangic noktasi bilinememektedir. Hastalagin baslangic bolgesinin beyin
mi yoksa miyenterik pleksus mu oldugu konusu spekulasyona aciktir. Denervasyon
Bolgesinin Tanimlanmasina Yonelik farmakolojik calismalar Normalde AOS’de
surekli bir kontraksiyon durumu vardir. Yutma veya ozofagiyal distansiyon
gibi stimuluslarla ortaya cikan primer veya sekonder peristaltizmi AOS
relaksasyonu takip eder ( , , ). Primer peristaltizmi baslatan elektriksel
sinyaller vagusun dorsal motor nukleusundan baslar ve uzun preganglionik
lifler yoluyla AOS’e yakin yerlesmis daha kisa postganglionik inhibitor
noronlara iletilir. Hayvan deneylerinde bu nonadrenerjik nonkolinerjik
noronlarin (NANC) uyarildiklari zaman muhtemelen VIP salgiladigi ve bunun
da duz kas hucresinde intraselluler adenilat siklazi aktive ettigi, sonuc
olarak duzeyi artan adenozin 3’5’-siklik monofosfat (cAMP) yoluyla relaksasyona
neden oldugu ileri surulmektedir (9, , ). Stimulusun tipine bagli olarak
guanin 3’5’-siklik monofosfat (cGMP) duzeyleri artisiyla da AOS relaksasyonu
olabilir. Opposumda elektriksel veya nitroprusside ile stimulasyonda cGMP
duzeyinde artma ve relaksasyon olurken, VIP, isoproterenol ve dopamin ile
stimulasyon cAMP duzeylerini artirarak AOS relaksasyonu yapmaktadir ( ).
Normal AOS stimulasyon ve inhibisyon mekanizmalarini inceleyen baska bircok
farmakolojik calismada da akalazyadaki bozuklugun inhibitor mekanizmada
oldugu sonucuna varilmistir. Misiewicz ve ark. (24) akalazyalilardan AOS
kasini izole edip inceledikleri calismalarinda AOS’un devamli kontraksiyonundan
ganglionik inhibitor uyarinin olmamasinin sorumlu oldugunu ileri surmuslerdir.
Tlottrup ve ark.’nin (8) akalazyalilarin ve normal kontrol grubunun AOS
sirkuler ve longitudinal kasini izole edip inceledikleri calismalarinda
akalazyalilarda, elektriksel alan stimulasyonu ile relakse olma yerine
kontraksiyon oldugunu saptamisladir. Bu sirkuler kas uzerindeki bu etki
muskarinik reseptor aktivasyonuna baglidir. Buna karsin longitudinal kas
liflerinin hem akalazyalilarda hem de kontrol grubunda relaksasyon gosterdigi
bulunmustur. Cohen ve ark. ( , ) akalazyali hastalarda ekzojen gastrine
karsi hipersensitivite oldugunu bildirmisler ve bunun denervasyondan kaynaklandigini
ileri surmuslerdir. Bu hipotez cekici gorunmesine karsin Padovan ve ark.
( ) aganlionik Chagas hastaligi olanlarda AOS basincini dusuk bulmuslardir.
Dodds ve ark. ( ) akalazyali hastalara intravenoz kolesistokinin verildigi
zaman AOS basincinda paradoksik artis oldugunu bildirmislerdir. Normalde
kolesistokinin, AOS’de gastrin-kolesistokinin reseptorlerinin uyarici etkisi
ile kiyaslandiginda nonkolinerjik inhibitor noronlara daha fazla etkisi
oldugu icin relaksasyon yapar. Inhibitor noronda bir defekt olmasi halinde
gastrin-kolesistokinin reseptorlerinde olusan fazla uyariyla AOS basinci
artar. Kolesistokinin inhibitor etkisi muhtemelen bir sinir araciligi ile
olmaktadir ve bu etki bir norotoksin olan tetrodoxin ile ortadan kaldirilir.
Son olarak bir calismada norotransmitter rolu oynayan VIP’in eksikliginin
akalazyadaki bu noropatik anormalliklere neden oldugu ileri surulmustur
( ).
Etiyoloji
Hastaligin etiyolojisi halen acik degildir. Ailesel ( , , ), otoimmun (24),
infeksiyoz ( ) ve cevresel faktorlerin idiyopatik akalazyanin etiyolojisinde
rol alabilecegini gosteren calismalar vardir. Hastaligin insidansi 0.4-0.6/100.000
( , , , , ) ve prevalansi 8/100.000’dir (58). Literaturde akalazya vakalari
incelendiginde hastaligin dogumla baslayip dokuzuncu dekata kadar gorulebildigi
ortaya cikmaktadir. Daha cok 30-60 yaslari arasinda ortaya cikmakta, 40’li
yaslarda pik yapmaktadir ( ). Cinsiyet predileksiyonu gosterilememistir.
Cocuklarda da gorulmesine ragmen ( , ), vakalar genellikle 20-40 yaslari
arasinda tani alirlar ( ). Ailesel gecisi gosteren cesitli calismalarin
varligina ragmen ( , , ) Mayberry ve Atkinson yaptiklari buyuk katilimli
calismalarda ( ) bunun aksini iddia etmislerdir. Literaturde bildirilen
vakalarin % 2-5’ini pediatrik vakalar olusturmaktadir. Zimmerman ve Rosensweing
( ) 1984 yilinda literaturde o zamana kadar yayinlanmis 66 ailesel akalazya
vakasi oldugunu tesbit etmislerdir ve daha sonra 11 vaka daha eklenmistir.
Bunlarin cogu pediatrik yas grubunda kardesler veya ikizler arasinda gorulur
ve horizontal gecis gosterir ( , ). Horizontal gecisin belirlendigi vakalar
genellikle 5 yasin altindadir ve buna ACTH’ya duyarsizlik, alakrima, mikrosefali,
boy kisaligi, sagirlik, otonomik ve motor noropati gibi anomaliler eslik
eder (71, , , ). Bunlarda kalitim sekli otozomal resesiftir ve homozigotlarda
tam penetrans gosterir. Vertikal gecis cok daha azdir (53, 55, 70). Burada
etkilenenler daha cok yasli hastalardir (ortalama yas, 56; 37-72 yaslar
arasi) ve muhtemelen etiyolojileri farklidir. Akalazya vakalari icerisinde
ailesel olanlar %2 kadardir ve geriye kalanlarda acik bir etiyolojik etken
yoktur. Msiewicz ve ark. (24) hafif dilate olmus distal ozofagiyal akalazya
spesmenlerinde yuvarlak hucre infiltrasyonu olmasi nedeniyle etiyolojide
otoimmunitenin rol oynayabilecegini ileri surmuslerdir. Ayrica Lendrum
(23) ve Casella (20) miyenterik ganglion hucrelerinde monositik infiltrasyon
oldugunu bildirmislerdir. Bir calismada da class II histokompatibilite
antijenlerinden DQw1 ile akalazya arasinda iliski oldugu saptanmistir (
). Bu calismada infeksiyoz veya toksik inflamatuvar proces etkisiyle gama
interferon salinmakta ve sonucta noral dokuda class II antijen ekspresyonu
olmaktadir. Yabanci antijen olarak taninan noral doku T lenfositleri tarafindan
tahrip edilmektedir (76). Noropatolojik bulgular lenfositik infiltrasyonla
baslayan ve sonucta Schwann hucresi replasmani ile sonlanan kronik dejeneratif
norolojik hastaliga isaret etmektedir. Jones ve ark. ( )’nin 18 akalazyali
hastada, kompleman fiksasyon testi kizamik virusu antikor titresini 12
kontrol vakasina gore belirgin derecede yuksek bulmalari infeksiyoz faktorlerinde
etiyolojide rol oynayabilecegini gostermektedir. Robertson ve ark. (56)
58 akalazyali hasta ve 40 kontrol vakasi ile yaptiklari bir calismada kompleman
fiksasyon testiyle akalazya ile varicella-zoster enfeksiyonu arasinda onemli
bir korelasyon bulmuslardir. Akalazya ile birlikte olan norolojik hastaliklar
da etiyolojiyi aydinlatma yonunde arastirilmistir. Qualman ve ark. (29)
akalazyali ve Parkinson hastaligi olanlarda benzer sekilde miyenterik pleksususun
dejenere ganglion hucrelerinde ve vagusun dorsal motor nukleusunda Lewy
cisimcikleri oldugunu bildirmislerdir. Parkinson hastalarinda miyenterik
pleksusta Lewy cisimcikleri saptanmasi akalazya ve parkinson icin ortak
bir mekanizma oldugunu dusundurmektedir (29). Literaturde akalazyanin herediter
cerebellar ataksi ile birlikte oldugu iki vaka sunusu mevcuttur ( , ).
Bir kac vaka takdiminde akalazya ile eozinofilik gastrointestinal infiltrasyon
arasinda bir asosiasyon bilidirilmistir (28, , ). Butun bu calismalar goz
onune alinarak akalazya vakalari etiyolojik olarak 3 ana grupta toplanabilir:
1. Idiyopatik akalazya (%98) 2. Familial akalazya 3. Dejeneratif norolojik
hastaliklara eslik eden akalazya (Parkinson hastaligi, serebellar ataksi).
Bunun disinda akalazya ile birlikte olabilen durumlar asagidaki tabloda
verilmistir. Tablo Akalazyaya eslik edebilen hastaliklar Indirekt hiperbilirubinemi
Hirschprung’s hastaligi Konjenital trakeoozofagiyal fistul ACTH duyarsizligi
ve alakrima Serebellar ataksi, optik atrofi, mikrosefali, mental retardasyon
Cift pilor Norofibromatozis Parkinson hastaligi Hipertrofik osteoartropati
Klinik Bulgular
Klinik bulgular hastaligin baslangici ile tani aldigi zamana kadar gecen
sureyle iliskili olarak degisebilir. En onemli semptom hem katilara hemde
sivilara karsi olan progresif disfajidir. Disfaji baslangicta hafif ve
intermittant olabilir fakat gittikce yavas yavas ilerleyerek daha siddetli
hale gelir. Diger semptomlar arasinda ozellikle supin pozisyonda sindirilmemis
gidalarin regurgitasyonu, biriken asidik gidalarin fermantasyonuna bagli
retrosternal rahatsizlik ve yanma ( ), wheezing ve oksuruk gibi pulmoner
semptomlar vardir. Yemek yemeye bagli ortaya cikan agri ve regurgitasyon
nedeniyle yemeden kacinma sonucunda ciddi kilo kaybi olabilir. Wolter Reed
Army Medical Center (WRAMC)’da ( ) (102?) 4 yil sure icinde akalazya tanisi
alan 34 vaka semtomlari yonunden incelendiginde ortalama semptom suresi
2.6 ± 2.5 yil ve vakalarin % 42’sinde semptom suresi 1 yildan az iken,
% 32’sinde 2-3 yil bulunmus. Iki hastanin tani alincaya kadar 12 yil semptomlu
kaldigi tesbit edilmis. (ulkemizde manometrik incelemelerin yeni baslamasi
nedeniyle cok uzun sure semptomlu hastalar bulunabilmektedir. Bu vakalarin
bir kismina daha once radyolojik tetkik yapilmasina ragmen tani konulamamistir.
Ayrica hastalarin egitim seviyelerinin dusuklugu ile de ilgili olabilir.)
Bu vakalarin yaslari 12-76 arasi olup vakalarin 2/3’u 20-40 yaslari arasinda
ve 7 hasta da 50 yasindan daha yukari oldugu tesbit edilmis. Erkek/kadin
orani, muhtemelen askeri personel olmalarina bagli, 2/1 bulunmus. Semptomlarin
siddeti ve derecesi degismekle beraber 34 vakanin hepsinde solid tipi disfaji
saptanmis (bizim vakalarin bazilarinda solid tipi disfaji yok). Buna karsin
regurgitasyon, gogus agrisi ve pirozis gibi yakinmalarin hicde seyrek olmadigi
ve bazen semptomlarin bu sekilde olmasi nedeniyle yanlis olarak gastroozofagiyal
refluks, ozofagiyal spazm ve dispepsi gibi tanilar almalarina neden oldugu
saptanmistir ( ). Solid tipi disfaji vakalarin hemen hepsinde olmasinin
yaninda vakalarin cogunda degisik derecelerde sivilara karsi disfaji de
vardir. Baslangicta katilara karsi disfaji varken daha sonra sivilara karsi
disfaji buna eklenmektedir. Bazi hastalar disfajiyi goguste dolgunluk hissi
olarak tanimlamaktadirlar. Bazi hastalarda semptomun siddeti artarak bir
plato yaparken diger bir kisminda siddeti surekli artmakta ve onemli derecede
kilo kayiplarina neden olmaktadir. 34 vakadan ikisinde semptomlarin hafif
olmasi nedeniyle 12 yil sureyle tibbi kontrole basvurmamislardir. (Bazi
vakalarda semptomlarin hafif olmasi nedeniyle tetkik icin basvurmamalari
nedeniyle semptom baslangici ile tani konulmasi arasinda uzun bir sure
gecebilir.) Anamnestik olarak disfajinin siddetini degerlendirmek kolay
degildir. Bu konudaki en iyi anamnestik bulgu yemek yeme suresinde uzama
ve yemek sirasinda normalden fazla sivi alinmasidir. Hastalar yemek sirasinda
semptomlarini hafifletici bazi teknikler uyguluyor olabilir; · Vucudu dik
tutarken basin geriye atilarak valsalva manevrasi yapilmasi, · Karbonatli
icecek aliminda artma. Bunlar muhtemelen intraozofagiyal basinci artirarak
etki etmektedir. Ancak bu yontem bazi hastalarda agri ve regurgitasyona
neden olur, · Gegirme, · Alkollu veya sicak iceceklerin alinmasi, · Marihuana
alinmasi seklinde ozetlenebilir. Sigara icilmesinin bir etkisi yoktur.
Lifli sebzeler ciddi disfajiye neden olabilir (2 hastada). Semtomlar arasinda
ikinci siklikta regurgitasyon gelir (% 66). Regurgite olan gidalar sindirilmemistir,
asit ve safra icermez. Buna karsin fermantasyona ugrayarak asidik tad verebilir
(82). Geceleri veya sabaha karsi oksuruk, ozofagusta biriken tukrugun regurgitasyonu
olabilir. Hastalar bunlarin olmamasi icin yatarken baslarini yuksek tutmayi
ve yatarken fazla yemek yememeyi zamanla ogrenirler. Vakalarin % 42’sinde
substernal gogus agrisi oldugu tesbit edilmistir. Bu agri genellikle basinc
hissi tarzindadir ve boyna, omza, ceneye, sirta yayilabilir, gece veya
postprandial olarak ortaya cikar. Agrinin en sik lokalizasyonu ksifoidin
uzeridir. Sasirtici olarak pirozis bu hastalarda oldukca siktir (%42).
Ancak antiasitlerle duzelmez postprandial ozellik gostermez ve 24 saatlik
pH takibinde reflu saptanamaz. Ancak Smart ve ark. ( ) akalazyada reflu
de olabilecegini ileri surmuslerdir. Vakalarin %84’unde kilo kaybi saptanmistir.
Kilo kaybinin derecesi akalazyanin siddetinin iyi bir gostergesidir ve
tedavi sonrasinda ozofagusun bosalmasinda duzelme ile kilo artisi iyi korelasyon
gosterir. Uzun suren hastalikta ozofagusta ileri dercede genisleme olabilir
ve vakalar olusan komplikasyonlar nedeniyle basvurabilirler. En onemli
komplikasyonlar ozofagusun genislemesine bagli mediastinal yapilarin yer
degistirmesi, ozofagiyal ulserasyonlar ve ozofagus duvarinda perforasyonlar,
ozofagiyal icerigin aspirasyonudur. (Bkz. Tablo )
Tablo Akalazyanin komplikasyonlari (83)
-
Ozofagokardiyak fistul
-
Ozofagiyal yassi hucreli kanser
-
Supuratif perikardit
-
Postmiyotomi Barret ozofagusu
-
Distal ozofagiyal divertikul
-
Ust hava yollari obstruksiyonuna bagli stridor
-
Ozofagusta bezoar
-
Boyunda kitle
-
Ozofagiyal varis
-
Ozofagusta yabanci cisim
-
Pulmoner Mycobacterium fortuitum enfeksiyonu
-
Pnomoperikardiyum
-
Ozofagiyobronsial fistul
-
Ozofagusta submukozal diseksiyon
Patofizyolojik ozellikler
Akalazyali hastalarin AOS basinci degisken olabilir. Wong ve ark. hastalarda
15-57 mmHg arasinda degisen AOS basinci ortalamasini 24 ± 2 mmHg olarak
bulmuslardir (normal = 10 ± 2). AOS basinci yuksek olanlarin semptomlarinin
daha siddetli olacagi, bunlarda daha fazla kilo kaybi gorulebilecegi ve
ozogayial bosalmanin daha azalmis olabilecegi beklenirken Wong ve ark.
AOS basinci ile ozofagiyal bosalma arasinda korelasyoun zayif oldugunu
bulmustur. Bu ozofagiyal bosalmada rolu olabilecek distal ozofagusta biriken
sivinin olusturdugu basinc, AOS basincinda gun icinde olabilen degismeler,
ozofagusun sensitivitesi ve kontraktil aktivitesi, yutulan lokmanin olusturdugu
basinc yoluyla distal ozofagus duz kasi kontarksiyonlari uzerine etkisi
gibi baska faktorlerin de rolu olabilecegini dusundurmektedir. Radyolojik
incelemeler sirasindaki gozlemlere gore baryum kolonunun yuksekligi ozofagiyal
bosalmanin derecesiyle iliskilidir (62). Baryum kolonu yukseldikce olusan
basinc artar ve sonucta AOS basincini gecerek bosalmayi saglar. Baryum
kolonunun yuksekligi azaldikca bosalma yavaslar ve giderek durur. Bu baryum
kolonu yuksekliginin AOS basincini yansittigini gosterir. AOS basincinin
10 ila 20 mm Hg’lik degerlerine karsilik gelen su sutunu yukseklikleri
sirasiyla 13.6 ve 27 cm olmaktadir. Eger gercekten bu kadar dolma olsaydi
ortalama boyu 25 cm olan ozofagusta cok siddetli regurgitasyonlar ve gidanin
dolarak tasmasi durumu ortaya cikardi. Bu durumda ozofagus bosalmasinda
AOS basincinin tek belirleyici faktor olmadigini gostermektedir. Akalazyada
endojen hormonlar uygulandiginda paradoksik cevaplar alinmasi cesitli inhibitor
uyarilarin kaybolmasiyla iliskilidir (51). AOS basinci inhibitor ve kontraktil
stimuluslarla beraber AOS’nin intrinsik kontraktil aktivitesi ( , ) tarafindan
olusturulur ve gun boyunca eksojen ve endojen stimuluslarla degisir ( ,
, ). Hastalar emsoyonel olarak stresli olduklari durumlarda disfaji yakinmalarinin
siddetlendigini ve emosyonel olarak rahat olduklari donemlerde de hafifledigini
ifade etmektedirler. Yeni yapilan biyofeedback calismalari merkezi sinir
sisteminin ozofagiyal fonksiyonlarin ayarlanmasinda rol aldigini gostererek
bu gozlemleri dogrulamistir ( ). Bazi hastalarda gerilmeye karsi ozofagus
duyarliligi kilo kaybina neden olur. Bu semptomlar ozofagusun relatif olarak
henuz dilate olmadigi erken donemde ortaya cikar ve bunlara yemek yeme
sirasinda agri ve rahatsizlik eklenir. Zamanla yemekten kacinma davranisi
ortaya cikar ve ozofagus bosalmasiyla orantisiz gida aliminda azalmayla
iliskili kilo kaybi ortaya cikar. Adams’ ve ark. ( ) ozofagus dilate olmasina
ragmen agri semptomunun az oldugunu bildirmislerdir. Ozofagus dilate oldukca
duvar kalinligi azalir kompliansi artar. Genis bir torba seklini alan ozofagusta
gidalarin olusturdugu sivi sutununun yuksekligi ve olusturdugu basinc azalir
ve ozofagusun bosalmasi daha da kotulesir, ozofagiyal staz artar. Ozofagusun
orta ve distal kesiminde siklikla yutmayla iliskili veya iliskisiz kontraksiyonlar
saptanabilir. Bunlar AOS veya ust ozofagiyal sfinkterden hangisinin basincini
asabilirse buna gore ozofagusun bosalmasina veya regurgitasyona neden olurlar.
Yutma sirasinda sivi ile dolu ozofagusta faringeal kontraksiyon basinci
efektif olarak distal ozofagusa iletilir ve bu da ozofagusun bosalmasina
katkida bulunur. Radyolojik Bulgular Cogu vakada akalazya tanisi ilk olarak
baryumlu incelemelerden sonra dusunulur. Hastaligin erken donemlerinde
dilate olmamis ozofagusta spazm veya tersiyer kontraksiyonlara ait bulgular
saptanabilir. Yine erken donemde radyolojik olarak aperistaltizm varken
sfinkterde relaksasyon gorulebilir ( ). Repetitif nonperistaltik kontraksiyonlar
viguroz akalazyada gorulur. Hastaligin ilerlemesiyle genisleme, dilatasyon
ve zaman zaman tortiyoz gorunumde distali duzgun "kus gagasi" seklinde
sonlanan ozofagus goruntusu ortaya cikar. Ozofagus belirgin bir sekilde
dilate olur, gida, sekresyon ve baryum retansiyonu izlenir. Viguroz akalazyada
tipik olarak baryum kolonu asagi yukari hareketler yaptiktan sonra mideye
gecer. Duz akciger grafilerinde veya baryumlu grafilerde hava sivi seviyeleri
gorulebilir. Ozofagusun distal kesiminde mukoza duzgundur ve karsinomayi
dusundurecek mukozal irregularite, nodulatite gibi bulgular yoktur. Incelemelerde
gastrik kardiyanin baryumla dolu bir goruntusu alinarak gastrik adenokarsinoma
ekarte edilmelidir. Ayrica dilatasyon sirasinda perforasyon riskini artiran
hiyatal herni yonunden vakalar iyi degerlendirilmelidir ( , ). Baryumlu
ozofagus grafisiyle peristaltizmin kayboldugu ve AOS’de relaksasyon olmadigi
tesbit edilir. Ozofagus distalde daralarak kus gagasi gorunumunu ortaya
cikarir ( ). Gastrik kanseri dislamak icin baryumlu grafi sirasinda gastrik
fundusun iyi degerlendirilmesi gereklidir. Hiyatal herni varliginda akalazya
tanisi supheli kalir. Baslangicta akciger filminde anormallik saptanmazken
hastalik ilerledikce filmde ozofagiyal konturun genislemesine bagli mediastinal
konturun genisledigi gorulur. Bunun disinda gida retansiyonuna bagli posterior
mediastende hava-sivi seviyesi, hava yutulmamasi nedeniyle mide fundusunda
hava golgesinin kaybolmasi veya aspirasyon pnomonisini gosteren bulgular
olabilir. Duz karin grafilerinde mideye ait gaz goruntusunun, ozofagustaki
dilatasyonla da baglantili olarak, vakalarin en az %50’sinde kayboldugu
bildirilmistir (62, ). Ayrica mediastinal genisleme veya kalbin saginda
cift kontur gorunumu de olabilir ( ). Uzun suren akalazyada kronik aspirasyona
bagli olarak interstisiel akciger hastaligi olabilir. Bilgisayarli tomografide
trakeanin one saga yer degistirmesi trakeada yassilasma, buyuk damarlarda
laterale dogru yer degistirme gibi degisiklikler saptanabilir. Orta ve
distal ozofagusun tomografik incelemelerinin sag veya sol hemitoraksta
kitle olarak degerlendirilebilecegi bildirilmistir ( ). Son zamanlarda
endosonografik yontemler kullanilarak yapilan arastirmalar akalazyanin
etiyolojisinde rol alan submukozal degisikliklerin bilgisayarli tomografiden
daha sensitif olarak degerlendirilebilecegini gostermistir ( ). Ikinci
ve ucuncu hipoekoik tabakada (mukoza ve submukoza) klasik kalinlasma kuvvetle
bir infiltratif lezyonu dusundururken, dorduncu hiperekoik alanda kalinlasma
akalazyada olan muskularis propria kalinlasmasiyla (8-16 mm) uyumludur
(111). Dodds ve ark. (112) tarafindan onerilen basit bir teknik de akalazyali
hastalarda amil nitrit verilmesiyle AOS radyolojik olarak acilirken pseudoakalazyada
acilmaz. Sintigrafik incelemeler tedaviye cevabi degerlendirmede yararli
olabilir ( ). Endoskopi Ozellikle ayirici tani yapilabilmesi acisindan
asagidaki durumlarda endoskopi yapilmasi gerekir. · Yas > 50, · Ailesel
karsinoma oykusu, · Sigara ve alkol kullanimi, · Gastroozofagiyal reflu
ve, · Baryumlu grafide supheli bulgular olmasi Ozofagiyal mukozanin endoskopik
goruntusu stazisin derecesine ve islem oncesi lavaj yapilip yapilmamasina
baglidir. Cogu vakada mukoza normalken bazilarinda biriken materyale bagli
hafif eritem, beyaz plaklar ve kucuk ulserler olabilir. Peristaltik kontraksiyonlari
veya hafif ozofagiyal dilatasyonu degerlendirmek amaciyla endoskopi yapilmasi
genellikle yararsizdir ve daha iyi bilgiler veren ozofagiyal manometri
ve baryumlu grafik incelemeler yapilmalidir. Akalazyada genel olarak AOS’nin
endoskopla hafif zorlanmasi ile direnc asilarak kolayca mideye gecilir.
Mideye gecebilmek icin daha fazla zorlama gerekmesi durumunda vaka karsinoma
veya peptik striktur yonunden dikkatle degerlendirilmelidir. Ayrica dilatasyon
sirasinda perforasyon riskini azaltmak amaciyla hiyatal herni yonunden
de degerlendirme yapilmalidir (98). Mukozadaki muhtemel anormallikleri
degerlendirmek amaciyla gastroozofagiyal bileske retrofleksiyonla incelenmeli
ve gereginde biyopsi alinmalidir. Manometri Ozofagiyal manometrik inceleme
yapilarak akalazya ile diger ozofagiyal motor bozukluklarin ayirimi kesin
olarak yapilabilir. Ancak primer akalazya ile kanser veya Chagas hastaligi,
kronik intestinal psodoobstruksiyon ve vagotomi gibi diger etiyolojilere
bagli sekonder akalazyanin ayirimi yapilamayabilir. Akalazyada saptanan
karakteristik manometrik bulgular ( ): 1. AOS basincinin normal veya yuksek,
2. Yutmayla AOS’de inkomplet relaksasyon, 3. Ozofagiyal peristaltizmin
kaybolmasi yutmayla dusuk amplitudlu (<50 mm Hg), simultane ve tek tepeli
kontraksiyonlar, 4. Pozitif ozofagiyal gradient. ( ) Katz ve ark. calismasinda
( ) akalazyali hastalarin en az %30’unda komplet AOS relaksasyonu saptanmistir.
Manometrik olarak bu relaksasyonlarin kontrollere gore onemli derecede
daha kisa sureli oldugu bulunmustur. Klinik olarak bu hastalarin disfaji
semptomu daha hafiftir ve hastaligin henuz erken donemindedirler. Viguroz
akalazyada distal ozofagusta ortalama kontraksiyon amplitudleri 50-60 mm
Hg’i gecer ( ). Dogru tani icin ozofagiyal manometri rutin olarak kullanilmalidir
( ). Buna karsin yalniz manometri ile akalazya-pseudoakalazya ile ayriminin
yapilamamasi nedeniyle yukarida belirtilen ek yontemlerin kullanilmasi
gereklidir. AOS basincinda artma, yutma sirasinda AOS’de relaksasyon olmamasi
ve ozofagus govdesinde aperistaltizm akalazyanin klasik manometrik bulgularidir
( ). Ayirici Tani Akalazyanin ayirici tanisi yapilmasi gereken en onemli
iki hastalik karisnoma ve Chagas hastaligidir. Orta ve guney amerikada
endemik olarak bulunan Chagas hastaliginin etkeni hemoflagellali protozoon
Trypanosoma cruzi’dir. Bu bolgeye gidenlerde bu hastaligin dusunulmesi
gereklidir. Akalazya ile en cok karisan malignite distal ozofagusu tutan
gastrik karsinomadir. Klinik olarak bu hastalar genellikle 50 yasin uzerindedir,
disfaji semptomu yeni baslamistir ve 1 yildan daha kisa surede olan kilo
kaybi oykusu vardir ( ). Radyolojik olarak ozofagusta erken donemde akalazyaya
uyar sekilde hafif dilatasyon, bazi vakalarda da distalde gastroozofagiyal
bileskede birden baslayan mukozal duzensizlik saptanabilir. Bu vakalarda
yapilacak motilite incelemelerinde ozellikle tumorle tutulmus AOS’un relakse
olamamasina bagli tamamen akalazyaya spesifik degisiklikler saptanabilir.
Bu vakalarda siklikla miyenterik pleksusun tumor ile invazyonu veya distal
ozofagiyal obstruksiyona bagli olarak peristaltizm kaybolmustur. Supheli
durumlarda doku incelemeleri, amil nitrit inhalasyonu (110), bilgisayarli
tomografi ve endoskopik ultrasonografi (111, ) ile incelemeler yapilmalidir.
Gastrik kardiya ve gastroozofagiyal bileske adeno karsinomasina bagli psodo
akalazyada ayirici tani endoskopi ( ), endoskopik ultrasonografi ( ) veya
amil nitrit inhalasyonlu baryumlu grafi ( ) ile yapilabilir. Tabloda da
goruldugu gibi AOS’ne tumor invazyonu veya bu bolgenin tumorleri disinda
da sekonder akalazya nedenleri vardir. Akalazyali hastalara gastroozofagiyal
reflu tanisi konarak funduplikasyon operasyonu yapilmasi ( ) gibi tedavi
veya peptik strikturu olan ve ozofagusu aperistaltik sklerodermalilara
akalazya tanisi konmasi gibi tani yanlisliklari bildirilmistir ( ).
Tedavi
Akalazyanin tedavisi kontrakte AOS nedeniyle olan disfonksiyonun giderilmesine
yonelik palyatif tedavidir. Guncel tedavi secenekleri arasinda pnomatik
dilatasyon, cerrahi miyotomi veya AOS’de relaksasyonu saglayan cesitli
ilaclar vardir.
Pnomatik Dilatasyon
Pnomatik dilatasyon AOS’de obstruksiyonu gidermede etkili bir yontemdir.
AOS’ye yerlestirilen balon yuksek basincla sisirilince duz kas liflerinde
kopmalara neden olur. Gereginde bu dilatasyonlar tekrarlanabilir. Tek dilatasyonla
%67 oraninda basari saglanabilirken, multipl dilatasyonlarda bu oran %75’e
cikar ( ). Pnomatik dilatasyonda yaklasik %1 oraninda mortalite ve %5 oraninda
da perforasyon komplikasyonu gozlenir ( ). Bazi hastalarda sfinkter tonusunun
kaybolmasina bagli reflu ozofajiti gelisebilir. Miyotomi yerine pnomatik
dilatasyonun kullanilmasi konusu tartismalidir. Ozofagomiyotominin pnomatik
dilatasyona gore daha etkili oldugu retrospektif ( , , ) ve prospektif
( ) olarak gosterilmistir ancak daha invazivdir ve pahalidir. Cogu klinisyen
pnomatik dilatasyon daha sonra miyotomi yapilmasina engel olmadigi icin
tedavi olarak oncelikle pnomatik dilatasyonu primer tedavi olarak uygulamayi
ve tekrarlayan dilatasyonlarla semptomlar duzelmezse myotomi yapilmasini
tercih etmektedirler.
Cerrahi
Ozofagokardiyomyotomi ( ) akalazya tedavisinde en yaygin kullanilan yontemdir.
Orijinal Heller yonteminde kombine anteriyor ve posteriyor miyotomi yapilmaktadir.
Daha yeni modifikasyonlarinda AOS ve kardiyayi gecen tek anteriyor vertikal
insizyon yapilmaktadir. Submukozaya inilmeden dis longitudinal ve ic sirkuler
duz kas tabakasi dikkatlice kesilir. Ozofagiyal miyotomi icin ozel teknik
secimi cerrahin torasik veya abdominal yaklasim tercihine, insizyonun yeterince
distale uzanabilmesine ve vakaya antireflu prosedur gerekip gerekmedigine
gore degisir. Torasik yaklasimda postoperatif gastroozofagiyal refluks
insidansi dusuktur ( ) ve gerekli oldugunda ozofagomiyotomiyi proksimale
dogru uzatabilme avantaji vardir. Asiri hiyatal diseksiyon nedeniyle abdominal
yaklasimda iki kat daha fazla reflu riski vardir (122), ancak daha kucuk
bir laparotomi insizyonu ile yapilabilmektedir. Yontemin etkinligi buyuk
olcude insizyonunun distale ne kadar uzandigina baglidir. Insizyon cok
kisa olursa disfaji devam eder. Bunun tersine insizyon gastroozofagiyal
bileskenin cok otesine uzatilirsa ciddi postoperatif reflu ortaya cikar.
Modifiye Heller prosedurunde reflu insidansi %10-18 arasindadir ( , ).
Ozofagomiyotomi ameliyatlarinda anti reflu prosedurun eklenip eklenmemesi
konusu halen tartismalidir. Bazi cerrahlar antireflu proseduru olmadan
miyotomi insizyonunu midede uygun mesafeye kadar uzatarak iyi sonuclar
almaktadirlar. Genel olarak insizyonun gastroozofagiyal bileskenin birkac
milimetre altina kadar uzatilmasi onerilmektedir. Postoperatif gastroozofagiyal
reflunun azaltilmasi icin intraoperatif manometri yapilmasi savunulmaktadir
ancak bunun yarari konusu tartismaya aciktir. Heller miyotomisi etkili
ve guvenlidir. Hem buyuk (122, ) hemde kucuk (123) serilere %80-90 oraninda
pozitif sonuclar bildirilmektedir. Cesitli merkezlerde mortalite oranlari
%1-3 arasinda degismektedir (122, 124). Postoperatif olarak reflu ve bunun
sonucunda barret epiteli gelisebilir ve buda kanser riskini artirabilir;
miyotomi sirasinda mukoza tabakasi perfore olabilir bu da fistul olusumuna
neden olabilir; sol frenik sinir paralizisi; paralitik ileus; mediastinit;
peritonit; kanama; ve atelektazi veya pnomoni olabilir. Nadiren miyotomi
sirasinda vagolizis olabilir. Bu vakalarda gastropareziye bagli reflu semptomlari
ortaya cikarsa piloroplasti dusunulebilir. Hastalarin az bir kisminda 15-20
yil sonra semptomlar tekrarlayabilir ( ). Cerrahi miyotominin basarisiz
oldugu vakalarda ve ciddi direncli reflusu olanlarda transhiyatal ozofagus
rezeksiyonu basarili sonuclar vermektedir.
Tibbi Tedavi
AOS basincini azaltan ilaclarda kalsiyum kanal blokerleri, nitratlar ve
beta agonistler kullanilabilir. Bu ilaclar semptomlari cok hafif olan veya
cerrahi veya dilatasyon yapilamayan hastalar icin uygun olabilir. (genislet)
Ozofagusun Motor Fonksiyonlarini Degerlendirmede Kullanilan Yontemler
Disfaji, globus, regurgitasyon, pirozis, gogus agrisi gibi semptomlar olan
hastalarda ozofagusun motor fonksiyonlarinin degerlendirilmesi gereklidir.
Bu hastalarda bu semptomlara kilo kaybi eslik edebilir. Pediatrik yas grubunda
kusmanin nedeni ozofagiyal disfonksiyona bagli olabilir. Ozofagusun motor
fonksiyonlari cesitli tetkik yontemleri ile degerlendirilebilir. Bunlar
arasinda en yaygin kullanilani ozofagusun kontrastli radyografik incelemeleridir.
Bu incelemelerde amaca uygun viskozitede baryum kullanilir. Degisik teknikler
kullanilabilir. Bunlar:
-
Cift kontarstli inceleme,
-
Ful kolon calismasi, (Ozofagus tam doldurularak)
-
Mukozal rolyef,
-
Floroskopik inceleme ve hareketli kayittir ( , ).
Ful kolon tekniginde hasta ayakta iken ozofagusun baryumla hizla dolmasi
sirasinda cekim yapilir. Ozofagiyal motilite hakkinda en iyi bilgiyi bu
pozisyonda multipl tek baryum lokmalari ile yapilan floroskopik incelemeler
verir. Ayrica bu yontemle hiyatal herni, alt ozofagiyal mukozal ring ve
peptik strikturlerde iyi bir sekilde gosterilebilir. Floroskopik incelemeler,
ozofagus incelemelerinin bir parcasidir. Bu daha tekniklerin kullanimiyla
videoteyp kaydi, cineradyografi, spot film kameralari, dijital floroskopi
ve videodisk kaydi seklinde de yapilabilir. Bu sekilde yapilan hareketli
kayitlar ozofagiyal ve ozellikle hizli kayit gereken orofaringiyal incelemelerde
yararlidir. Endoskopik incelemeler sirasinda ozofagusun motor fonksiyonlari
hakkinda kabaca bir fikir edinilebilir. Ayrica endoskopide motor fonksiyonlarda
bozulma sonucu ortaya cikan lumende gida birikmesi ve lumende genisleme
gibi morfolojik bozukiluklar saptanabilir.
Sintigrafik incelemeler ozofagustan mideye geciste bir gecikme olup
olmadigini gosteren tekniklerdir.
Manometrik Inceleme
Manometrik incelemeler halen ozofagus motor fonksiyonlarinin degerlendirilmesinde
ve var olan bozukluklarin saptanmasinda en duyarli ve en spesifik yontemlerdir.
Manometri ozofagusta intraluminal basinc olcumunun yapildigi ve ozofagiyal
kaslarin basinc aktivitesi koordinasyonunun degerlendirildigi bir tetkik
yontemidir. Intraozofagiyal basinclarin, koordinasyonun ve motilitenin
hem kalitatif hem kantitatif degerlendirilmesine izin verir. Ilk manometrik
incelemeler 100 yil kadar once yapilmis olmasina ragmen ( ), 20 yil kadar
once dusuk kompliansli sistemlerin gelistirilmesiyle basinclarin dogru
olcumu mumkun olmustur. Pope ( ) ve Winans ve Harris ( ) statik su dolu
kateterler yerine sabit ve surekli su infuzyonu yapilan sistemler kullanima
sokmuslardir. Daha sonra su perfuzyonu gerektirmeyen solid state kateterler
gelistirilmistir. Bilgisayarin kullanilmaya baslamasiyla manometri daha
da gelismis, dogruluk ve kesinligi artmis ve yapilmasi daha kolay hale
gelmistir. Ozofagiyal manometri hem klinik hem de arastirma laboratuvarlari
icin yararli bir yontemdir. Manometrik incelemeler klinikte ozofagusla
ilgili olabilecek disfaji, odinofaji, gogus agrisi gibi semptomlari olan
hastalarin degerlendirilmesinde kullanilir. Anti reflu cerrahisi oncesi
de manometrik inceleme endikasyonu vardir. Bunlarin disinda skleroderma,
kronik idiyopatik intestinal pseudo obstruksiyon gibi sistemik hastaliklarin
ozofagus tutulumunu degerlendirmek gibi endikasyonlarla da uygulanilir
.
Tablo: Ozofagiyal manometri endikasyonlari
-
Disfaji semptomunun varligi
-
Faringeal veya ust ozofagiyal sfinkter anormallikleri
-
Primer ozofagiyal motilite bozukluklari (akalazya vb.)
-
Sekonder ozofagiyal motilite bozukluklari (skleroderma vb.)
-
Gastroozofagiyal reflu arastirmalari pH probunun yerlestirilmesinde
-
AOS basincinin degerlendirilmesi (tedaviye kotu cevabin arastirilmasi)
-
Peristaltizmdeki bozukluklarin degerlendirilmesi (ozellikle funduplikasyon
oncesi)
-
Kalb disi gogus agrisi nedenleri
-
Primer ozofagiyal motilite bozukluklari
-
Provakatif testlere agri cevabi
-
Jeneralize gastrointestinal kanal hastaliklari
-
Skleroderma
-
Kronik idiyopatik intestinal pseudoobstruksiyon
-
Anoreksiya nervoza dusunulenlerde ozofagiyal nedenlerin arastirilmasi
Manometrik incelemelerde su perfuzyonlu ve solid state olmak uzere iki
tipte kateter kullanilir. Su perfuzyonlu kateter ozel dizayn edilmis icinde
degisik sayida kucuk kapiller tupler iceren fleksibl bir tuptur. Ic capi
yaklasik 0.8 mm olan kapiller tupler kateter uzerinde belirli noktalarda
disa acilarak basincin olculdugu kanallari olustururlar. Sik kullanilan
8 kateterin dis capi 4.5 mm’dir ve ortadaki digerlerinden daha genisce
bir kapiller tupun etrafinda 8 kanal dizilmistir. Distaldeki 4 kanal ayni
seviyede ve 90o aciyla radial olarak dizilmistir. Diger 4 kanal 5’er cm
arayla yine radial olarak siralanir. Bunun disinda kateterdeki kanal sayilari
ve araliklari istenen sekilde ayarlanarak amaca gore dizayn edilmis ozel
kateterlar yapilabilir. Sfinkterlerin yutma ve solunumla asagi yukari hareketleri
nedeniyle basinclarini olcmedeki ve uzun sureler monitorize etmedeki zorluklari
gidermek amaciyla Dent sleeve olarak isimlendirilen ve John Dent tarafindan
ozel bir basinc sensoru yapilmistir. Dent sleeve sensorde, 6 cm’lik uzun
bir alanda basinc olcumu yapilabilirken diger kanallarda bu alan cok daha
kisadir. Distali acik, uzeri ince fleksibl membran ile kapli 6 cm’lik segmentin
proksimalinden distaline dogru su perfuzyonu yapilir. Dent sleeve kanalla
yapilan AOS basinci ile diger kanallarla olculen basinclarla korele oldugu
( ) ancak olculen relaksasyon surelerinin Dent sleeve’de daha kisa oldugu
calismalarla gosterilmistir ( ). Kateterin kapiller tupleri eksternal transducerlere
oradan da dusuk kompliansli hidrolik kapiller infuzyon pompasina baglanir.
Infuzyon pompasi ile 0.5 ml/dk’lik sabit hizda perfuzyon yapilir. Pompa
gerekli basinci bir azot tupunden alinir. Su haznesi suda eriyen hava miktarini
en aza indirecek sekle sahiptir. Solid state kateterlerde transducerler
kucultulerek kateter uzerine monte edilmistir. Cok daha hizli hareketleri
kaydetme yetenegine sahiptirler. Su perfuzyonlu kateterler yalniz sirt
ustu yatar pozisyonda kullanilabilirken solid state olanlar her pozisyonda
kullanilabildigi icin ambulatuvar incelemeler icin uygundur. Son zamanlarda
ust ozofagiyal sfinkter gibi asimetrik basinc profili gosteren yerler icin
360 derecede basinc olcumu yapabilen solid state kateterler de gelistirilmistir.
DAHÝLÝYE
ana sayfaya dönüþ